SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

TAHARE BAHSİ

<< 249 >>

DEVAM: 12- ABDEST'TE "GURRE''Yİ VE "TAHCİL"İ UZUN TUTMANIN MÜSTEHAP OLUŞU BABI

 

39 - (249) حدثنا يحيى بن أيوب وسريج بن يونس وقتيبة بن سعيد وعلي بن حجر. جميعا عن إسماعيل بن جعفر. قال ابن أيوب: حدثنا إسماعيل. أخبرني العلاء عن أبيه، عن أبي هريرة؛  أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أتى المقبرة فقال: "السلام عليكم دار قوم مؤمنين. وإنا، إن شاء الله، بكم لاحقون. وددت أنا قد رأينا إخواننا" قالوا: أولسنا إخوانك يا رسول الله؟ قال "أنتم أصحابي. وإخواننا الذين لم يأتوا بعد". فقالوا: كيف تعرف من لم يأت بعد من أمتك يا رسول الله؟ فقال "أرأيت لو أن رجلا له خيل غر محجلة. بين ظهري خيل دهم بهم. ألا يعرف خيله؟" قالوا: بلى. يا رسول الله! قال "فإنهم يأتون غرا محجلين من الوضوء. وأنا فرطهم على الحوض. ألا ليذادن رجال عن حوضي كما يذاد البعير الضال. أناديهم: ألا هلم! فيقال: إنهم قد بدلوا بعدك. فأقول: سحقا سحقا".

 

[:-583-:] Bize Yahya b. Eyyub ile Süreye b. Yunus, Kuteybetü'bnü Said ve Ali b. Hucur toptan İsmail b. Ca'ferden rivayet ettiler. İbni Fyyup dediki bize İsmail rivayet etti. (Dediki): Bana Ala' babasından o da Ebu Hureyre'den naklen haber verdi:

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabristana vardı ve: "es-Selamu aleyküm ya daru kavmi mu'minın ve inna inşaallahu bikum lahikun: Ey müminler topluluğunun yurdu(nda sakin olanlar} selam sizlere, biz de yüce Allah dilerse size kavuşacağız. Kardeşlerimizi görmeyi çokça arzu ederdim" buyurdu.

 

Ashab: Biz kardeşlerin değil miyiz ey Allah'm Resulü, deyince, O: "Siz ashabımsınız, kardeşlerimiz henüz gelmemişlerdir" buyurdu. Ashab:

Ümmetinden henüz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksm ey Allah'm Resulü, dediler. O: "Ne dersin sizden bir kimsenin siyah ve yağız atlar arasında alınları sakar, bacakları sekir atları bulunsa kendi atlarını tanımaz mı?" buyurdu.

 

Ashab: Elbette tanır ey Allah'm Resulü dediler. Allah Resulü: "İşte onlar da abdestten dolayı alınları sakar, bacakları sekir gelecekler ve ben Havz'ın kenarına sizden önce varmış olacağım. Şunu da bilin ki, yolunu şaşırmış bir devenin alıkonulduğu gibi benim havuzumdan da birtakım kimseler engellenecektir. Ben: Hey buraya gelin, diye onlara sesleneceğim ama: Senden sonra değiştirdiler, denilecek. Ben de: O halde uzak olsunlar, uzak olsunlar, diyeceğim" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 14008

 

 

(249) حدثنا قتيبة بن سعيد. حدثنا عبدالعزيز يعني الدراوردي. ح وحدثني إسحاق بن موسى الأنصاري. حدثنا معن. حدثنا مالك. جميعا عن العلاء بن عبدالرحمن، عن أبيه، عن أبي هريرة؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم خرج إلى المقبرة فقال: "السلام عليكم دار قوم مؤمنين. وإنا، إن شاء الله، بكم لاحقون" بمثل حديث إسماعيل بن جعفر. غير أن حديث مالك "فليذادن رجال عن حوضي".

 

[:-584-:] Bize Kuteybetü'bnü Said rivayet etti (Dediki): Bize Abdülaziz yanî Deraverdi rivayet etti H. Bana İshak b. Musa el-Ensari de rivayet etti. (Dediki) : Bize Ma'n rivayet etti. (Dediki) ; Bize Malik rivayet etti. Bunlar hep birden Ala' b. Abdirrahman'dan, o da babasından, o da Ebu Hureyre'den naklen rivayet etmişler ki

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabristana çıktı. "Ey müminler topluluğunun yurdu, es-selamu aleykum inşallah biz de size katı/acağız" buyurdu ve (bir önceki) İsmail b. Cafer'in hadisi ile aynen rivayet etti. Ancak Malik'in (bu) rivayetinde: ':Andolsun birtakım kimseler benim havuzumdcin uzaklaştınlacaklardır" denilmektedir.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 3237; Nesai, 150; Tuhfetu'I-Eşraf, 14086

 

DAVUDOĞLU ŞERHİ AŞAĞIDA

 

NEVEVİ ŞERHİ: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabristana geldi. .. " (Kabristan anlamındaki) el-makbura aynı zamanda el-makbere ve el-makbire diye de telaffuz edilmekle birlikte sonuncusu az kullanılır.

"Bir kavmin yurdu" anlamındaki hitap, bazı açıklamalara göre o yurtta bulunan topluluk (3/137) ya da o yurtta yaşayanlar demek olur. Bir diğer açıklamaya göre konaklanılan yer manasına da gelir.

"Muhakkak inşallah biz de size kavuşacağız. " Ölümde şüphe olmamakla birlikte Allah Resulü istisnada bulunmuştur (inşallah demiştir). İlim adamlarının bu hususta çeşitli açıklamaları vardır. Bunların en güçlü olanlarına göre bumin şüphe anlamında kullanılmadığıdır ama Allah Resulü bunu teberrüken ve yüce Allah'ın: "Hiçbir şey hakkında sakın: Ben bunu mutlaka yarın yapacağım deme. Allah dilemiş ola {inşallah} demedikçe" (Kehf, 18/23-24) şeklindeki yüce Allah'ın emri ni yerine getirmek için böyle söylemiştir.

 

İkinci görüşü Hattabi ve başkalarının naklettiğine göre bu, konuşan bir kimsenin konuşmasına güzellik katmak için alışageldiği bir ade~dir.

Üçüncü açıklamaya göre burada istisna (inşallah demek) bu yerde onlara kavuşmak hakkındadır. Anlamının Allah dileyeceği zaman şeklinde olduğu da söylenmiştir, oldukça zayıf daha başka açıklamalar da yapılmışbr. Zayıf oldukları ve onlara ihtiyaç bulunmadığı için onları almadım. Bir diğer zayıf görüş de şudur: Buradaki istisna munkab olup, iman ile birlikte dönüşe aittir. Onunla birlikte gerçek müminler de vardı, münafık oldukları sanılan başka kimseler de vardı. Dolayısıyla istisna onlar hakkındadır şeklindeki görüş de böyledir. Bu iki görüş her ne kadar meşhur ise de bunların açıkça hatalı oldukları da görülmektedir. Allah en iyi bilendir.

"Kardeşlerimi görmeyi çok arzu ederdim ... " İlim adamları der ki: Bu hadisten temennide bulunmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle de hayırlı şeyler, fazilet sahibi ve salih kimselerle kavuşmak hususlarında bu böyledir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "kardeşlerimizi görmüş olmayı arzu ederdim" sözünden maksat da, onları dünya hayatında görseydik demektir. Kadı İyaz da şöyle demektedir: Maksat ölümden sonra onlara kavuşmayı temenni etmektir.

İmam el-Baci der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Hayır siz ashabımsınız" buyruğu, onların kardeşliklerini reddetmek anlamında değildir; ama ashabı olduğunu belirterek onların sahip oldukları yüksek mertebeyi sözkonusu etmektedir. Onlar hem kardeş, hem ashab idiler. Henüz gelmemiş olanlar ise kardeştiler, ashab değildirler. Nitekim yüce Allah: "Müminler ancak kardeştir." (Hucurat, 49/10) buyurmaktadır.

 

Kadı İyaz der ki: Ebu Ömer b. Abdilberr bu hadis ve buna benzer ahir zamanda geleceklerin fazileti ile ilgili hadisler hakkında şu kanaattedir: Ashabtan sonra genelolarak sahabiler arasında bulunan kişilerden daha faziletli kimseler gelebilir. Allah Resulünün: "Sizin en hayırlılarımz benim çağdaşlarımdır" buyruğu da özel anlamlı olup, insanların en hayırlıları benim çağdaşlarımdır yani ilk Muhacir'lerle Ensar ve onların yolunu izleyenlerdir. İşte bunlar ümmetin en faziletlileri olup, hadis-i şerifte kastedilenlerdir. Onun zamanında birtakım (yanlışlık ve kötülükleri) karıştırmış olanlara gelince (3/138) onu görmüş yahut ona sahabilik etmiş olsa dahi ya da onun güzel bir geçmişi ve dinde herhangi bir etkisi yoksa birinci asırdan sonraki diğer asırlarda rivayetlerin delalet ettiği üzere onlardan daha faziletli kimseler gelebilir. Kadı İyaz'ın dediğine göre buyrukların anlamı üzerinde açıklamalarda bulunan meani bilginlerinden daha başkaları da bu kanaati benimsemiştir. Onun dediğine göre ilim adamlarının büyük çoğunluğu ise bundan farklı kanaattedir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e sahabilik edip, ömründe onu bir defa görerek sahabilik meziyetini elde eden bir kimse daha sonra gelecek herkesten daha faziletlidir. Sahabe olmak faziletine hiçbir amel denk değildir. Bunlar derler ki: Bu ise Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir. Bunlar görüşlerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sizden biriniz Uhud kadar altın infak ederse onlardan birisinin bir avuç infakına hatta onun yarısına ulaşmaz" hadisini delil göstermişlerdir. Kadı İyaz'ın açıklamaları bunlardır. Allah en iyi bilendir.

"Bir adamın simsiyah atlar arasında ... " Hadiste geçen "ed-duhm" kelimesi "edhem"in çoğulu olup, siyah demektir. "Duhme" de siyahlık anlamındadır. "el-Buhm" lafzı da yine siyah demektir. Bunun siyah beyaz yahut kırmızı bile olsa başka rengin karışmadığı halis herhangi bir renk anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu İbnu's-Sikklt, Ebu Hatim es-Sicistani ve başkalarının da görüşüdür.

"Ben Havza onlardan önce varmış olacağım" buyruğu ile ilgili olarak Herevi ve başkaları şöyle demektedir: Ben Havza onlardan önce gitmiş olacağım çünkü "faraf' lafzı onlar için suyu hazırlayıp, kova ve ipleri tedarik etmek üzere onlardan önce giden kimseye denilir.

Bu hadiste -yüce Allah'ın şerefini arttırmasını dilediğimiz- bu ümmete pek büyük bir müjde vardır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den önce Havzın başına varacak kimselere ne mutlu!

"Onlara: Gelin diye sesleneceğim." Dilbilginleri (gelin) anlamındaki "helumme" lafzının iki ayrı söyleyişi olduğunu, bunların en fasihinin ise tekil, ikil, dişil ve çoğul için hep aynı şekilde kullanılacağıdır. Yüce Allah'ın:

"Haydi şahitlerinizi getirin" (En'am, 6/150) buyruğu ile: "Kardeşlerine: Yanımıza gelin diyenleri. .. " (Ahzab, 33118) buyruğunda bu şekilde kullanılmıştır. İkinci söyleyiş ise şahısa göre değişik kipierde çekiminin yapılması şeklidir. İbnu's-Sikkit ve başkaları da bizim az önce belirttiğimiz gibi birincisi daha fasihtir demişlerdir.

"Ben de: O halde uzak olsunlar, uzak olsunlar" derim. Rivayetlerde bu şekilde "suhkan, suhkan: uzak olsunlar, uzak olsunlar" tekrar edilmiştir. (3/139) Bu lafız "suhkan" ve "suhukan" şeklinde okunmuştur. Yedi kıraatte her iki şekil ile de okunmuştur, Kisai ötreli diğerleri ise sakin okumuşlardır.

 

 

DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Terkibindeki (dar) kelimesi ihtisas üzre mansubtur. Münada olmasıda muhtemeldir. Fakat ihtisas olması daha zahirdir. Üst taraftaki zamirden bedel olmak üzere mecrur okunmasıda caizdir. Münada veya bedel yapılırsa bu kelimeden murad cemaat yahut o diyarda bulunanlar olur. Ölümün geleceğinde asla şüphe olmadığı halde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «İnşallah biz de size katılacağız.» buyurmasını ulema muhtelif suretlerde te'vil etmişlerdir. Bu hususta söylenenlerin en güzeli şudur: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) inşallah diyerek yaptığı bu istisna ile şekk kasdetmemiş bununla teberrüken «Hiç bir şey için, ben bunu mutIaka yarın yaparım, deme. Ancak, inşallah yaparım, de.» ayet-i kerimesine imtisal için söylemiştir. Hattabi ile başkalarının rivayetine göre; söz arasında, sözü güzelleştirmek için inşallah demek Arapların adetidir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de o adeta uyarak böyle demiştir. Bazıları: «Buradaki inşaallah kelimesi ile yapılan istisna bu yerde yani bu kabristanda size katılırız, bizde buraya defnolunuruz demektir» mutelaasmda bulunmuş bir takınılarıda: «İnşaallahın manası Allah dilediği vakit demektir.» Kanaatini ileri sürmüşlerdir. Daha başka te'viller de vardır. Fakat bunların hepsi zayıftır.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) «Din kardeşlerimizi görmüş olmayı çok arzu ederdim.» buyurmakla ileride gelecek olan mu'minleri dünya hayatında görmeyi arzu ettiğini bildirmiştir. Kaadî Iyaz'ın beyanına göre; bazıları bu temenniden murad onları öldükten son­ra görmek istemesidir, demişlerdir.

 

İmam Baki diyor ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in yanındakilere: «Siz benîm ashabımsınız.» buyurması onların kardeşliğini nefiy değildir. Lakin sohbet sebebiyle hasıl olan üstün mertebelerini zikretmiştir. Yani bunlar sahabe olan din kardeşleri ileride gelecek olanlarda sahabe olmak saadetine eremeyen din kardeşleridir» demek istemiştir. Nitekim Teala hazretleride: «Mu'minler ancak birbirlerinin kardeşleridir.»  buyurmuştur.

 

İbni AbdilBer Bu ve emsali hadislerle istidlal ederek ahir zamanda gelecek bazı müslümanların üstünlüğüne hatta bir takımlarının bazı sahabeden bile efdal olabileceğine kail olmuştur. Ona göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «Sizin en hayırlınız benim devrimde yaşayanlarınızdır.» Hadis-i şerifi: «İnsanların en hayırlısı sabikun-u evvelun yani ilk müslüman olan muhacirlerle ensar ve onların yolunu tutanlardır.» manasına gelir.

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devrinde yaşayıpta hatalı işler yapanlar yahut din hususunda hiç bir varlık göstermiyenler Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) i görmüş olsalar bile onlardan sonra gelen mu'minler içinde böylelerden daha faziletlisi bulunabilir. Nitekim eserlerde buna delalet etmektedir.

 

Kaadî Iyaz kelam ulemasından bazılarının da buna kail olduğunu söyledikten sonra sözüne şöyle devam ediyor: «Ulemanın ekserisi bunun hilafına kail olmuş ve: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) i ömründe bir defa görerek sahabilik meziyetine nail olanlar o devirden sonra gelenlerin hepsinden efdaldırlar. Zira sahabilik faziletine muadil olacak hiç bir amel yoktur: Bu Allah'ın bir fadl-u keremidir. Onu ancak dilediklerine ihsan eder» demişlerdir. Bu zevat Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «Sizden biriniz Uhud Dağı kadar altın infak efse yine ashab derecesine varamadığı gibi, onların yarısı kadar da olamaz.» hadis-i şerifi ile istidlal etmişlerdir» diyor.

 

Dühm: Edhemin cem'idir. Edhem karayağiz demektir.

 

Buhm: İse bazılarına göre siyah demektir. Bir takımları düz renk yani içine başka renk karışmıyan manasınadır. Siyah beyaz ve kırmızı da olabilir demişlerdir.

 

Helümme: Kelimesi beri gelin manasınadır. Erkek kadın münferid veya cemaat hakkında hep aynı şekilde kullanılır. Bazılarına göre tesniyesi ve cem'ı yapıldığı gibi kadın hakkında da kadına mahsus zamirlerle kullanılır. Fakat birinci şekli daha fasihtir.

 

Suhkan: Uzak olsun manasınadır.

 

Hadis-i Şerif bilhassa hayırlı işleri temenninin ehl-i salah ulema ve fudalayı görmek istemenin ve kabir ziyaretinin caiz olduğuna delildir. Yine bu hadis bu ümmet için pek büyük bir müjdeyi tazammün etmektedir. Ne mutlu Havz-ı kevserden içmek seadetine erenlere!..